sırf bu iş üzerine birkaç firma ve yazılım var türkiye'de. eski şirketimde kullanıyorduk ama adını unuttum. 1-2 gün bekleyebilirim diyorsanız bir soruşturayım.

bu bana da lazım, fakat benim istediigm şu şekilde misal turkcell avea falan deli gibi kampanya yapıyor 30 kontora 3000 sms falan, şimdi bu cep telefonumuzu bir şekilde pc ye baglasak oradan otomatik bir yazılım aracılıgı ile yollasak var mıdır böyle bir icat ? boşuna para vermesek firmalara.

İki firma tavsiyesi aldım:
1) Posta Güvercini: www.postaguvercini.com
2) MultiSMS: www.multinetcell.com

Basit bir yazılımları varmış yüklenen. Fatura aylık olarak Turkcell'den geliyormuş. Veritabanı bağlantısı, ileri tarihli gönderme gibi özellikler de varmış. Kime gitti kime ulaşmadı ya da reddedildi gibi bilgileri görmek de mümkünmüş.

@amarat
Cep telefonundan SMS gönderebilen yazılımlar da var (benim bildiğim bir tanesi float's mobile agent), ancak hepsini bir arada göndermek epey vakit alır tahmin ediyorum. Operatörlerin de kısıtlamaları olabilir.

selamlar promilius,

bu hizmete hala ihtiyacın var ise benimle iletişime geçebilirsin.

Çok kesin rakamlar istenmiyorsa el tipi bir GPS işini görecektir. Eğer bilgisayar ve internet bağlantın varsa, ölçeceğin yeri de tanıyorsan google earth'ten de yapailirsin.

Ha hiç yoksa git 20~30m'lik bir çelik şerit metre al. Bir de arkadaş bul tabii...

kapalı alanları ölçmek için yapı marketlerde satılan lazerli aletler var. fiyatları pahalı değil. birkaç saniye içinde uzunluk-genişlik-yükseklik ölçümü yapıp alan, hacim vs. hesaplayabiliyor.

Garmin GPS'lerde dolaşılan alan da bilgi olarak veriliyor. Verilerle uğraşmadan, sadece ölçeceğiniz alanın etrafında dolaşarak ölçebilirsiniz doğrudan.

gps cihazlarına hassas ölçümler için pek güvenilmez. mesela 50 metre yüksekliğindeki bir tepenin üzerinde aldığınız sonuçla aşağıdaki sonuç arasında 50 santime kadar fark çıkar.
386 dx'in önerdiği cihazı fazla güneşli olmayan açık alanlarda da kullanabilirsin. ölçüm aralığına ve markasına bağlı olarak değişmekle birlikte fiyatları 80 ile 500 lira arasındadır.

www.yesilkoyelektronik.com

bu alet işte hacim vs de ölçüyor

özel olarak barışarock olmasa da festival kamplarına kesin gitmesi gerekenler yaklaşık şöyle:
- çadır+mat+tulum (tulumun içine girmiyoruz gerçi, altımıza falan alıyoruz)
- güneş kremi ***** (çok önemli)
- yara bandı
- varsa minik bi nemlendirici (hani o miniş mavi nivealar gibi
- kıyafet ve terlik
- güneş gözlüğü *****(çok önemli)
- tercihan şapka
- ıslak mendil
- iskambil kağıdı (festival her daim çok eğlenceli olmayabilir, içeri sokarken iyi saklayın)
- kullandığınız ilaçlar.

aklıma gelenler bunlar, iyi eğlenceler.

www.barisarock.org

burayı da okudunuz mu sevgili arkadaşım?

bir de çadır, mat, tulum alırken en ucuzlarından alın kesinlikle (20-30 liralıklardan). yaz mevsiminde ve kısa süreli kullanımda her tür ihtiyacınızı karşılar.

@whoosie
İlaç tavsiyesine ek olarak reçetesini muhakkak yanınızda bulundurun.

Sivrisinek ve böceklere karşı -özellikle kene- alan ilaçlanmıştır büyük ihtimal ama siz yinede yanınıza gereken koruyucuları alın. zira Geçen sene Radar Live Fest'te kene ısırığına maruz kalmıştım kamp alanında :)

dağcı ve metal dinleyen bir erkek arkadaş bul, herşeyi o halleder elini sıcak sudan soğuk suya sokmazsın....

öncelikle cevaplar için teşekkürler.burda yazılanları not almıştım zaten ayrıca loststone orayı da okudum ama sağol yine de.çadırı da aldım dün 4 kişilik 2 kişi kalıcaz ve 3o lira mat ve uyku tulumu da hazır.yalnı ben kıyafet seçiminde sorun yaşıyorum.malum sıcak hava gündüz kısa şort giyilmesi ortamdaki kro sayısı açısından uygun mudur mesela

güzel ama ben bu izlediklerim "ayarında" dizi tavsiyesi istedim, yani orda bir ton dizi var farklı tazlarda. mesela komedi, sitcom sevmem, yukardakilerde bunu gösteriyor. bu arada unuttum, 4400 ü de izledim.

dexter o zaman.

(bkz: carnivale)

csi, 4400 ve yaninda cerez olarak hastasi oldugum dizi how i met your mother

kesinlikle how i met your mother derim, bide siddetle (bkz: weeds ) tavsiye ederim.

carnivale sizi biraz sikabilir, malum 1930 larda geciyor ama kesinlikle izlenesi.

avatar the last airbender ve dexter ve çerez niteliğinde my name is earl olabilir

"the unit" bence tavsiye ederim fakat "prison break" i de bırakma

the office

pek aynı ayarda sayılmaz ama, house md

THE SOPRANOS!!

kesinlikle dexter ve full metal alchemist.

dexter ve six feet under.. gerçi bu sonuncusu biraz farklı sanki ama pişman olmazsın

THE SOPRANOS , hoş. 22:15 e-2 de.

aynısı ryanair 'la uçarken önümdeki çifte oldu.
kesinlikle 15-15 yapın yoksa fark öderseniz dediler, bayağa bir tartıştı çift görevlilerle, adam uçmuyorum falan dedi, ama sonunda parayı ödemek zounda kaldılar.

o yüzden şimdiden uyarayım sizi, belki iyi niyetli birine denk gelirsiniz sizi geçirir ama ryanair'in kar ettiği nokta bu ek gelirler olduğundan bu ihtimal bana zor geliyor.
iyi şanslar & iyi yolculuklar

gigoberg o çiftlerin olayı pooling e girdiği için sorun yaratmış olabilir mi? ne dersin? hani ikisinin de bagaj hakkı vardır birininki fazla gelmiştir ikisini bir sayın gibilerinden. benim bahsettiğim olayda 2 bagajın sahibi de benim. giren çıkan bana yani:)

yani hemen arkalarındaydım, anladığım, adam yapmış rezervasyonu, 2 bavul demiş, biri 10 kilo diğeri 18 tutuyordu (atıorm tabi rakamları), ryanair'de olmaz 3 kiloyu diğer bavula koyun diyordu.
ama dediğin gibi belki isimleri farklı olduğundan da sorun çıkmış olabilir ama bana öyle gelmedi. öyle olsa adam o kadar bağırmazdı bence.
en iyisi bence ryanair in 24 saat yardım hatları vardı, orayı arayıp sor.

ryanair'in numarası 900lüdür, aramanızı önermem.

sanırım siz bir şeyi yanlış anlamışsınız. bagaj başına para veriyorsunuz evet, ancak toplam bagaj limiti de 15kg. yani toplamda 15kg'yi geçerseniz (ki bayağı bir geçiyorsunuz) bir de ekstra bagaj ücreti ödeyeceksiniz.
şurada daha fazla bilgi var: www.ryanair.com

@386dx: haklısın abi, istersen 120 tane bagaj taşı yanında toplam ağırlıkları 15 kg olmak zorunda. acı bir şekilde havaalanında öğrendim bunu. o verdiğin linkte yazılanları aslında her seferinde okuyordum ama işte insan anlamak istediği gibi anlıyor bazı şeyleri. halbuki direk belirtmişler sadece 15 kg diye. bir bavulu allahtan tanıdığa bıraktık da yırttık ekstra para vermekten diğer kilolara. allah cezanı vermeye ryanair.

hayır, tam tersini sizi çarpmadan korumaya yarar topraklama sistemi.
fazdan gelen elektriğin cihazdan geçtikten sonra toprağa gitmesi gerekir zaten. akmayan elektrik enerji vermez. pilin tek ucuna bağlanan lambanın yanmamasıyla aynı şey. nitekim topraklanmamış cihazlarda da aslında uçlardan biri toprağa gider.

elektrik sizi çarptığında ise toprağa olan bağlantısını genelde sizin üzerinizden tamamlar. elektrikle uğraşanların çalışırken lastik ayakkabı giymesi bu yüzdendir.
tabi bağlantıyı sizin üzerinizden tamamlayacağı gibi aynı anda canlı ve nötr uçları tutarsanız elektrik yine sizin üzerinizden geçerek toprağa gidecektir.

topraklamanın amaçlarından biri de çarpma tehlikesini azaltmak. topraklama cihazın metal kısmına yapılır, örneğin bir fırının dış yüzeyi gibi. böylece içreride bir kablo sıyrılıp da bu yüzeye değerse siz fırına dokunduğunuzda çarpılmazsınız. bu elektrik direkt toprağa gider, sigortayı attırır.

İletim hattının kendisi topraklanmasaydı (elektrik santralinden mahalleye kadar gelen hat ve trafo sisteminden bahsediyorum), elektriğin devresini insan-toprak sistemi üzerinden tamamlama şansı olmayacaktı ki? Zaten sormak istediğim de bu: İletim hattının topraklanması sebebiyle elektriğin toprak üzerinden çevrim tamamlama şansı oluyor. Hat topraklanmasa, faz-insan-toprak sisteminden akım geçmeyecekti.

ütüyü düşün, metal aksamları var. Sen bu alette topraklı priz kullanmadığını düşün. Bu cihazın içinde kablo kopsa (faz), cihazın içinde bir yere değse, daha sonra sen ütüyü tutsan ne olurdu ? Cevap, uf olurdun.

Toprak kullandığında ne oluyor peki ? Sen toprak hattını ütünün metal aksamına bağlıyorsun ve faz hattı bir şekilde buraya değerse akım senin üstünden akıp seni kül etmek yerine toprak hattına doğru akıyor.

Bunun sonucunda genellikle sigorta atar ve sen yaşamaya devam edersin.

Bu konuyu arkadaşlarla beraber tartışmıştık, ama ne sonuca vardığımızı tam hatırlamıyorum :)
Şöyle bir şey kaldı aklımda; olay sadece insan yapımı ile alakalı değil, mesela yıldırım düşmesi var.Yani bir şekilde zaten topraklama doğal olarak var.
Tam anlatamadım ama idare et işte.

@kimlanbu ve @386dx;
problemin tarifinde anlaşamadık sanırım. ütünün içindeki faz kopup dış yüzeye değdiği zaman ben de oraya dokunursam çarpılırım. topraklanırsa çarpılmam. bu nokta zaten açık.

Ancak, topraklama sisteminin çalışabilmesi için yalnızca ev tesisatının topraklanmış olması yeterli değil. Biliyorsunuz, elektrik kapalı devre tamamlanmadan akmaz. evlerdeki topraklama sisteminin çalışabilmesi için, üç fazlı iletim hatlarının nötr noktalarının hat boyunca topraklanmış olması gerekmekte. İşte bu sebepten, yani iletim hattının topraklanması yüzünden, toprak üzerinden akım geçme şansı oluyor. Hat topraklanmasaydı, ütünün topraklanmasına gerek kalmayacaktı zaten.

Daha basit bir örnek düşünelim. Elimizde bir pil ve bir lamba olsun. Pilin (+) ucunu lambaya dokundursam lamba yanmaz, çünkü kapalı devre kurulamamıştır. Ama pilin (-) ucunu toprağa bağlarsanız, lambayı da bu haliyle toprağa dokundurursanız, lamba yanacaktır. lamba üzerinden akım geçmesinin sebebi, pilin bir ucunun (iletim hattının) halihazırda topraklanmış olmasıdır. Şu halde, lambanın "çarpılmasının" asıl nedeni, iletim hattının topraklanmasıdır; pili topraklamasaydık lamba yanmayacaktı.

Aynı mantıkla; iletim hattı topraklanmış olmasaydı, ütünün fazına dokunduğum zaman akım üzerimden toprağa akamayacaktı, çünkü kapalı devre kuramayacaktı.

@frown;
Yıldırım örneği statik elektrik ile ilgili. Toprak ve bulut arasında potansiyel fark zaten mevcut. Ama şebeke elektriği ile toprak arasında potansiyel farkın kurulabilmesi için, trifaze hatların sıfır noktasının toprağa bağlanmış olması gerekiyor, diye biliyorum. Yani örnekler özdeş değil gibi.

Cevaplar için çok teşekkürler bu arada.

pcounter diye bir program kullanıyorduk biz zamanında, iş görüyordu. benzeri programları google'da "print quota windows" diye aratabilirsiniz.

Printer Activity Monitor diye bi' şey buldum. Tam bu iş için hazırlanmış.
www.redline-software.com/eng/products/pam/
belki daha sonra birilerine daha lazım olur

kurumsal bir kişilik olan ekşisözlüğün (bu gün reklam alıp bunların vergisini verdiğine göre kurumdur) gidip önüne gelene mail vermesi kadar gereksiz ve saçma bişiy olmaaz bence.

google da bedavaya 100 kişilik veriyor 100 kişilik mail kime yeter.

bi tek moderatorlerde var benim bildigim. sozlukte moderator olursaniz neden olmasin :p

kesınlıkle marka degerının dusecegını dusundugum bır uygulama olur.google 100 den fazlada verıyor.örneğin maçkolik.
ancak olmaması daha hayırlı bence.

ne gerek var allahaşkına

Mümkündür.

Dediğiniz işi yapan programlara groupware deniyor.
En yaygın kullanılanı ve Outlook uyumlu olanı microsoft exchange server. Muhtemelen sizin için fazla masraflı olacaktır. En iyi ücretsiz alternatifi nedir, maalesef bilemiyorum.

Ekip içi iş takibi yapılıp istatistik vs çıkarılabilen programlar ise biraz daha farklı. Her tür amaca uygun her ölçekte milyon tane program var. En popülerlerinden biri Basecamp. Pratik ve kullanımı kolay. İşinizi görecektir. Daha karmaşık bir şeyler arıyorsanız Microsoft Sharepoint gibi alternatifleri inceleyebilirsiniz.

iban cod ve bunu gibi bir şey daha vardı, bankaya sorun söylerler size, her bankanın ayrı oluyor, ama hesap numarası gene aynı.

IBAN bildiğim kadarıyla yalnızca Avrupa ülkelerince kullanılıyor.
En temizi bankanızın 444'lü numarasına bir telefon açıp sorun bence.

Bankayi arayip IBAN ve SWIFT kodlarini alin. Hesap numaranizi bilmiyorsaniz onu da ogrenin/not edin. Sonra bu bilgileri karsi tarafa verin. Onlar hangi kodu kullanacaklarini bilir.
Cek karnesini kolaylik olsun diye soylemislerdir, ama bizde cek o kadar cok kullanilmadigi icin yardimci olmuyor tabi.

IBAN Turkiye'de de var...

Sabah erkenden yeniköy'e gidin. Sağlık muayenesi için gümüşsuyu askeri hastahanesine yollayacaklar, muayene olup tekrar yeniköy'e döneceksiniz, erken giderseniz aynı gün içinde tüm işlemler halloluyor.

(bkz: bakırköy askerlik şubesi)
ama boşuna umutlanmayın, orada oturmuyorsanız işinizi yapmazlar.

Aman Bakirkoy askerlik subesine gitmeyin. Hayir yani gecen sene tam bu tarihlerde oraya gidip tam 2 gun sabah 6'dan aksam 6'ya kadar sira bekleyip, ikinci gunun sonunda "sen yenibosna'ya gideceksin bilader" lafini isitmek cok koymustu bana. Halbuki o kadar beklemisim, ne olur yani halletsen.

Cok fena sira vardir orda aman diyeyim. Bakirkoy merkezi yer ya, o acidan saldiriyor millet. Daha tenha yerlere gidin bence.

Çok teşekkürler arkadaşlar, şansımı Yeniköy'de deneyeceğim.

alaçatı çok pahalı ve gezilecek yerler toplasan bir saat. denize gitmek için araba şart.

cunda :)

biraz daha otobüs parasına kıyın, fethiye de kabak koyuna gidin, turan kamping gibi çadır-bungalow seçeneklerine bakın, 20 liradan başlar çadırda kalma, artar oda tutmaya göre, kahvaltı akşam yemeği, süper sohbet ortamı, mükemmel doğa, huzur da cabası. öğle yemeğine ve içkiye ekstra para verirsiniz ama o da ööle baba bişey değil. yemekler ev yapımı, leziz...detaylar için nette bilgi bulabilirsiniz.bana da sorabilirsiniz :)

dikkat edin de yanmayan bir yer olsun.

phi phi don

kaş?

Didim.Kesinlikle çok ucuzdur.Tekne turu yemek içinde 15 ytl daha ne olsun.Hiç olmadı karnını 5 liraya doyurabiliyorsun.Denizi de mavi bayrak ödüllüydü ta ki ingilizlerin istilasına kadar... ve sıkıldığınızda 1.5 saatte bodrumdasınız

kesinlikle didim günlük 10 ila 20 ytl arasında deişen pansiyonlar var ve kumsala çok yakın karnınızıda çok kolay doyurursunuz ucuza bu senenin fiyatlarından örnek veriyorum 1 ay önce ordaydım kumpir 3 ytl kokareç 3 ytl döner + ayran 3 ytl denize girebilecek 120 tane koy var tabi en güzeli altınkum beachclublara giriş 5 ytl zaten 2 tane var beach clubda su 1.5 ytl dışarda alırsanız 50 kuruş ayrıca beach clubda bira geçen sene 5 ytl idi bu sene fazla takılmadım ama 6 olmuştur heralde.umarım güzel bi tatil geçirirsin (bkz: didim)

eski foça

bozcadaayı tavsiye ederim..denizi,kumu muhteşem..yalnız gece hayatı yok gibi birşey

zaten yazılmış ama, pekişmesi açısından tekrar edeyim; kabaka koyu, kaş, olympos.
salaş ve rahat tatil istiyorsan, bu üçünden birine gitmelisin mutlaka.
haa bir de, datça tarafına doğru yollanırsan ve güzel, nezih bir sahil köyü bulabilirsen, yeryüzünde cenneti göreceks,n sakın şaşırma =)

not: datça ile ilgili çok detaylı bilgiyi galler prensi rumuzlu arkadaştan alabilirsin.

gitmedim ama Didim için çok sıcak deniliyor, çok bunaltıcıymış, duyduklarımı söylüyorum, bilginiz olsun. Tabi bu mevsim her yer sıcak derseniz, orasını bilemem:)

(bkz: çıralı)

Gideceğiniz ülke neresiydi?
uçuştan iki gün öncesine vize randevusu alınması çok saçma. İki günde schengen vizesi çıkması çok zor. Avusturya seyahatten en geç 3 hafta öncesinden başvuru yapılmasını istiyor mesela. Bu biraz seyahat acentesinin işgüzarlığı gibi geldi bana. Red formu veriliyor diye biliyorum. Orda vizenizin neden reddedildiği yazar. Eğer pasaportunuzu konsolosluktan siz teslim almadıysanız red formu acentada olabilir. Konsolosluğa dilekçe yazıp red sebebini yazılı olarak verilmesini isteyin. Telefon da edebilirsiniz. Bunu öğrenmek hakkınız. geç başvuru gibi bir sebepse verdiğiniz tüm parayı o yazılı belgeyle acenteden alın. Türsaba (türkiye seyahat acentaları birliği) başvurun. Dolandırıldım deyin. Olmazsa Türizm il müdürlüğüne gidin.
Red konusunu da fazla takmayın. Mantık olmuyor bu işlerde. Ben hesabımda yüklü meblağda para gösterdim, mal varlığımızı olduğu gibi belgeledim, davet eden (gideceğim ülkenin vatandaşı) bana kefil de oldu, daha önce gidip 6 ay öğrenim gördüğüm ülke için vize vermediler. Sebep olarak da evrakta sahtecilik yazmışlar. (???!!) İnsan haklarından tutun da, yasal haklarıma kadar her türlü detayı ince ince belirttiğim kapı gibi dilekçe yazdım. Cevap bile gelmedi. Bu işler böyle malesef. Vize memurunun paşa gönlüne bağlı seyahat hakkınız. Önceki gece vize memurunun kocasının erken boşalması bile red almanıza sebep olabilir.

paris turuydu zaten kadının yuzunden lanet akıyordu gise memurunun allah kahretsin onu.suda var kji biz dunya kadar evrak malvarlıgı gosterıyoruz onların acı ıse bır ucak bıletıyle ulkemızde

vize görüşmesi turdan 2 gün önce olamaz. imkanı yok. türkiyede o kadar hızlı vize veren ülke yoktur shengen hiç yoktur. kesinlikle tur şirketinin kabahatidir bu olay.

bende turun hatasının cok oldugu kanısındayım fakat hem param gtıı hemde pasaportta kırmızı damga var.yarın tur sırketını arayacagımgercı cuma gunu aradım herseyı soyledım ayrıca herkese yaptıgınızı ınternette yayınlayacagımı dahı soyledım.ve aman aman arkadaslar cok cıddı olarak soyluyorum more travel adlı sırkete aman bulasmayın hakkaten dolandırıldım bunu sımdı cok ıyı anlıyorum.artı bu arada vızem rededıldı dıyede ayrıca sınırlerım cok fena bozuldu asagılangımı hısettım yanı acıkcası ıslerını profesyonel yapan bır sırket degıl.bende bır acemı olarak kuzu kuzu ellerune dustum ınternetten e tuketıcı haklarına da konu ıle ılgılı maıl attım yanı davya kadar gıdecegım.ınsallah benım gıbı tur zadelere bır emsal olusturur bu arada ben hala bu reddı nasıl cevırebılrım neronasın dedgı sanırım fransa konsulusu uygulamıyor cunku ben dılkecem de gercı sormadım ama yenıden degerlendırılsın dıye bır yazı yazılmıstı neden red edıldıgını sormuyordu tabı yıne turun yazdıgıgı dılekce dedgım gıbı acemıydım ret yedıgınde de 5 seneye kadar hıc bır sengen ulkesı sana vıze zemıyormusbu ne kadar dogru bır daha basvuru yapsam olur mu ? aslında artık bende o ulkeyı gormek ıstemıyorum benı ıstemeyenı ben hıc ıstemem durumu ama bu reddı kaldırmak ıstıyorum.nasıl yapmam lazım bılmıyorum lutfen bıldıklerınızı benımle paylasın sımdıden tesekkurler hepınıze

red alırsanız sonraki başvurularınızda tekrar vize alamazsınız diye bir şey yok, ama her tür kıllığa da hazır olun.

ben red aldım daha önce. bir hafta sonra başka bir ülkenin konsolosluğundan gidip aldım vizeyi. 5 yıl diye bir şey yok. Daha sonraki görüşmelerde sorarlarsa neden red aldınız diye, eksik evrağım vardı dersiniz. Yalnız bir kere red olunca diğer ülkeler arıza çıkarabiliyor. Fransadan red alan arkadaşım, öğrenci değişim programı için gideceği polonyadan vize alamamıştı. Baktınız sorun olacak, pasaportumu kaybettim deyip başka pasaport çıkartın. Biraz meşakkatlidir ama o red damgası olmaz en azından.
Maddi ve manevi her türlü hakkınızı arayın.

Sevgili neronas pasaport tu degıssen bıle bılgısayarda gorunuyormus.
Bu pek bır seyı degıstırmıyor bana da anlatsalar neden vermedıklerını bende bıraz rahatlayacagım.Bu arada konsolusluklarda rusvet gırla bu evraklarla para bayarsam soyle 1500 2000 euro kolaylıkla alıyorum.Yanı sız anladınız sanırım hangı konsulusdana bahsettıgımı bunu ıspatla dersen ıspat edemem ama 3 ayrı acenta bu fıyatlar arsında alıyoruz dıyor.Ve ben denedım hakkaten eger ben o parayı odersem vıze verılyordu bu kadar sadece konusuldu ne bır kayıt var elımde ne bır goruntu ama cok emın oldum daha once ınanmıyordum ama sımdı basıma gelınce cok ıyı anladım.Hatta bunun yurumesı ıcın de red verdıgıne ınanıyorum ısadamlarına dahı red verıyorlar kı adam gıtsın bunları bulsun ve para gelsın Artı ben tur sırketını aradım 15 gun pasaportum elınızde kaldı ve sız bu durumda benı dolandırdınız hıc uzerlerıne getırmedıler basıt cunku parayı aldılarBende sızı tuketıcı hakları mah. sıne verecgım dedım verırsenız verın dedıler kendılerını hıc kusurlu gormuyorlar ustelık benım para dırek onların cebıne gırdı.Arastırdıgım kadarıyla baskalarına da yapmıslar dun bır vıze sırketını aradım basıma gelenlerı acıkladım sagolsun cok yardımcı oldu tel dekı cocuk eger vıze ıslerınız olursa bunlar profesyonel ben gorusmeye bıle cagrılmayacaktım eger kı bu sırkketen yapsaydım.Aslında zeten burda yapacaktım konusmustum anlasmıstım da fıyatı da almıstım ama kısmet more travelın agına dusmek varmıs.Sizede istersenız telı vereyım olurya ısınız duserse barı profesyonel yardım alın 0121 291 99 66 internet siteleri de var ama tam hatırlamıyorum ismını.
Tel dekı cocuk benım bır arkadısım da o sırketten aynı kazıgı yedi dedi cunku onlar iptal ediyorlar ama parayı vermıyorlar.Sızden alıp onlara odeme yapmıyorlar dedı ben tuketıcı haklarına e mail attım ama cevap alamadım.Telde kı cocuk maıl atmayın dırek basvurun dedı artı ben nasıl ıspat edecegım 15 gun pasaportun onlarda kaldıgını bılmıyorum.Tek gorusmelerı var sadece bırde evrakları kucuk kardesımle goturmustum benım sahıdım bır tek o.Yıne tel dekı cocuk nasıl kı 15 gunde randevu alınır fransa en erken randevu veren konsolusluktur dedı yanı acıkca dolandırıldım ve ne yapacagım bılmıyorum tuketıcı hakları mah sımdı bır de avukat masrafı da cıkar nasıl ıspat edecegım ben onlardan nasıl paramı alacagım onuda bılmıyorum.Tur sırketı cok rahat nasılsa parayı ceplerıne yerlestırmıs hıc umurlarında degıl aman arkadaslar cok dıkkat edın benım gıbı sızde dusmeyın tuzaklara bu bahsettıgım vızecı aslında ban ucak ve otel bıletı hıkayeden vercektı yanı cok profesyonel eger kı red yeseydım sadece vıze ucretı cebımden cıkacaktı salak kafam ah salak kafam.simdi duvarlara vursam da ne fayda bu durumdan kurtulmaya bakıyorum hem pasaportta red var, hem param gıttı. 500 euro gıttı ben yemıyorum da sen ye gıbı hemde Simdi benim sızden istedıgım soyle guzel bır itiraz dılekcesi nasıl yazılır bu konuda tecrubesı olan var mı?BIR DE TUKETICI HAKLARI NEREDE DIR BU KURUM BEN BILMIYORUM BILEN VAR MIDIR? BEN SANSIMKI DENEYCEGIM BAKALIM OLACAK MI?SIMDIDIN YARDIMLARINIZ ICIN COK TESEKKUR EDERIM

Merhabalar arkdaslar bugun konsuluslugu aradım ve durumumu acıkladım.Bana neden vıze verılmedıgını sordum bu konuda yazılı yada sozlu bır acıklama yapma zorunlulugumuz yok dedndı bende nasıl bankada param evım ve kıracım calısmam artı bır o kadar evrak ıstedınız buna ragmen vermedınız.Artı su saatten sonra bende gitmek istemıyorum ülkenize dedım sadece acıklama ıstıyorum verdıgınız red kararı yuzunden seyahat hakkımıda elımden aldıgınıza gore bır acıklama yapmanız lazım degılmıdır dedım. Ve teldeki fransız bayan soyadımı sordu nıhayet ve baktı neden verılmedıgını soyledı bır kac sorudan sonra 6 aydır yenı bır ıse basladım cunku dıger ısyerım kapandı bana dedıkı yenı basladıgınız ısten nasıl olurda tatıle cıkıyorsunuz dedı bende benım meslegımde sezon boslukları olur rahatlıkla ızın verılır dedım.ondan sonra bana dedgı gelırınız yeterlı degıl ondan vıze alamamıssınız dedı.Gercek maasınız ıle basvursaydınız yanı gercekelrı soyleseydınız dedı maas yazısı ıle basvursaydınız dedı sonuc degısık olurdu
bu sekılde fransa vıze vermezmıs artı pekı dedım ben bunları yapayım yanı eksık olan maas yazısını da getıreyım vıze alır mıyım dedım ben buna cevap veremıyorum dedİ.telde kı bayan lutfederek konusuyordu acıkcası ben dedım kı bu mamas yazısı sırkete herhangı bır zarar vermesınden korktugum ıcın yapmadım dedım ama yapsaydınız daha ıyı olurdu dedı.Artık ben bunlardan sonra hakkaten o ulkeye gıtmek ıstemıyorum hem de hıc ama o ulkeden baska bır yerden de cok zor deyıp moralımı bozuyorlar ne yapacagımı sasırdım artık yenıden denyıp denememe konusunda kararsızımBizim hukumet neden bunlara bıze yaptıklarını yapmıyor anlamam kı? lutfen bu sekılde basına vıze reddı gelen arkadaslar youmlarını yazsınlar.Bu arada ben eger para verırısem kı bu sekılde vızede alıyorum bın euro verırsem tabı cok ta verırım ya ben o parayı sankı copte buldum ben parayı

sanıyorum dikkat cekmek ıcındır.kaldıkı bende laf atarım ama ıcımden.yanı karsımdan deli gibi bi hatun gecerken kendime helal olsun falan derim..
dısardan soyleyınce o insanın kendısıne bakmasını saglıyorlar ve bu sadece 1 saniyede olsa kotu de olsa goz goze gelıyorlar (:

büyük ihtimalle yanında arkadaşları da vardır
(bkz: #2234012)
bunun dışında başlık da bir fikir verebilir

dikkat çekme ağırlıklı bir kaç karışık duygudan ileri gelir. normalde hatun geçip gidecek ama laf atınca rahatsız oluyr, farkına varıyor, bir bakış bir cevap ile adam(!) yerine koymuş oluyor.

bir de lütfen bu sorunun tam tersi seklinde bayanlar cevaplarsa sevinirim.
bayanlar neden laf atar?

kendini ifade etmiş oluyor sanırım laf atan kişi. içine atmamış oluyor.

@trimpot : atmadim.. atani gormedim.. ama atan varsa heralde erkeklerle ayni sebepten atiyolardir..

sanırsam biraz da "çok piçim ya ehe ehe" imajı vermek için yapılıyor bu laf atma. sebebini bir türlü anlayamadım ben. bakacaksan adam gibi bak, laf atmak nedir yani?

bir diğer fikrim ise; hanımların bundan rahatsız olup iyi-kötü bir diyaloga girecekleri düşüncesi olabilir.

yani bence öküzlük tamamen.olmamalı ama bundan hoşlananlar da gördüm geçmişte.

kızların attığı da oluyo en azından ben yaşadım, saçları afro olan her türk erkeği de yaşamış olabilir:) alsak alsak bedavaya ne alsak diyolar, ben de karşılık olarak "orospu" demeyi planlıyorum ama uzağı görmememin etkisiyle göz teması kuramadığım için hep yalan oluyo muuhahua

babamın muaynehanesinde çalışan bi sekreter vardı. çok güzel bi kızdı. ben ilkokul 4'e gidiyordum. beni dersaneye götürüp getiriyordu. bi keresinde dersaneden gelirken yolda 2-3 adam laf atmıştı kıza. çok garip hisler yaşamıştım. güzeldi baya. :(

laf atma olayı çok tiksinç bişey bence.ya böyle şeyler görünce kendimden bile utanıyorum hay böyle erkekliğin diye.

ama bi kere 2 kız laf atmıştı bana hoşuma gitmişti.heheheh salaklara bak diye gülmüştüm hatta

turkiye'de ya da laf atmanin bu kadar hayvanca yapildigi bir yerde yasamiyor olsaydim ben de o laf atan erkekler guruhuna dahil olurdum. guzel bir hayvanca olmadigi muddetce iltifat etmenin nesi yanlis olur ki? ben de karsidaki kiz da bundan hosnut kalir. ama bu ulkede kukusu olan her hangi birisine "cok guzelsiniz" bile demek sapik damgasi yedirecegi icin burada at(a)miyorum maalesef. oyle iste.

@egotm : takdir edersinki turkiyede laf atmak "hanfendi cok guzelsiniz" diye yapilmiyor oyle yapilsa can feda :)

kayak.com'a baktiniz mi?

- airbaltic
- danimarka'ya pegasus, oradan otobüs/tren
- bir ihtimal almanya aktarmalı airberlin

köln'e ucuz uçak oradan germanwings 10 euro gibi bir fiyat. yada norvegian airshuttle (yanlış yazdım galiba neyse) aranabilir.

Expedia.com ya da .ca
Orbitz.com
travelcuts.ca
ekobilet.com

Bu sitelerden uygun olan her gun icin bakin derim. En iyi fiyatlar her zaman lufthansa veya british airways'de cikiyor. Ayrica bileti gidis donus almanizi tavsiye ederim daha uygun oluyor. Agustos tatil donemi oldugundan cok da ucuz olmayacaktir ama ne kadar erken alirsaniz o kadar iyi.

öncelikle hemen bakmaya başla. salı ve perşembe günlerine denk getirmeye çalış. internetten kabaca bir araştır ama bütün sitelere tek tek bakmak iyi olabiliyor. sonra da eğer istanbul'da yaşıyorsan sultanahmet'teki ofislere girip çıkarak (salı-perşembe kuralı yine geçerli) olabilecek en ucuz fiyatlarının listesini al, gerekirse bir kaç tanesine rezervasyon yap. onlar alışıklar zaten rezervasyon dedin mi ikiletmiyorlar.
uğraşınca bulunuyor...

biletler salı ve perşembe mi satışa çıkıyor
neden salı perşembe?

sali ve persembe gunleri talep az oldugundan (bilete), haliyle biletler de daha ucuz oluyor.

Direkt (aktarmasız) uçuş var mı?

skyscanner'a bakın bi de

sadece toronto'ya olması lazım. vancouver'a olmadığından eminim.

admin olarak girmeniz gerekiyordur belki? (attım.)

şifrenizi kaydettiyseniz sağdaki gibi çıkar. şifreyi her girişte elle yazmanız gerekir. ben de kayıtlı şifreyle giriş yapıyorum, allallaa, sağdaki çıkıyo' sürekli.. derken derken birinden, bi' yerden öğrenmiştim, hak'katen de öyle oldu. kayıtlı şifreyi silip, aynısını kendim yazdım ve oldu, soldaki görünüm geldi.

hiç yazmadım daha evvel ama ortalama bir akıl yürütme ile şöyle yazardım ben olsam:

.......... baş/konsolosluğuna

ülkenizde kurulu bulunan ...dil okulundan/üniversitesinden kabul almış bulunmaktayım. dolayısıyla ülkenizde öğrenim maksatlı bulunmak üzere 3 ay /125 yıl vize almam gerekmektedir. ilgili evraklar ekte sunulmuş olup gerekli vize işlemlerimin bu doğrultuda yapılmasını
arz ederim.
xy z(isim bu sağa yanaşık olmalı)

adres:
felan filan
e-mail.
tel.

resmi listedeki istenen belgelerde yoksa böyle maymunluklarla uğraşmanıza gerek yok. genelde vize şirketlerinin saçmalaması oluyor bunlar.

kanlıca'da inip yukarı yürüyebilirsiniz hidiv kasrı için. güzeldir oralar.
sonrasında yine kanlıca'dan vapura atlayıp anadolu kavağı'na gidebilirsiniz. boşverin bence otobüsü.

viyana'da asgeri ücret 800 euro (idi) ki hala öyle sanırım. tek odalı bir ev wc içinde olacaksa 300 euro dan aşağı bulamazsın.
tr de 3000- 3500 net mi kazanıyorsun?
avusturya'da maaş kesintisi çok fazla, bir de belli bir rakamı geçince daha fazla kesiyorlar, bu konuda emin değilim ama net olarak türkiyede 3000 kazanıyorsan ordanda 2000 eurodan aşağı olmamalı.
market alışverişi istanbuldan pek farklı değil, aslında genel olarak istanbulla aynı denebilir, öyle aşırı fark yok.
iyi bir ev+ ev masrafları (elektrik vs.) 500 euro hesaplayın derim.

bir de sanırım işsizlik fonuna para ödemeniz gerekmiyor eğer geçici statüyle gidiyorsunuz, işverene sormakta yarar var.

bir de ben soram, türk firmasına mı çalışcaksın ?

edit: ilk defa gidiyorsan bilmezsin, 16. 10. viyana gibi bölgelerde ev tutma, türk gettoları, berbat yerler, 8. viyana süperdir, şirket ev ayarlıyorsa söylersin:)

tr'de yaklasik o kadar kazaniorm. ama 2000 ile orada ayni standardi yakalayamam gibi geldi bana... market alisverisi pek farkli deil derken burda 1 ytl ise orda da 1 eur gibi mi dusunmeliyim, yoksa kur uzerinden 0,5 eur gibi mi?

firma turk firmasi degil, ama turkiye'de yatirimlar yapmaya baslamis bi firma. ama ne yazik ki ev ayarlamiolar, sadece en kotu gecici bi yer tahsis edecekler. o da ne kadar sureyle olur belli degil...

tr 3000 net kazanan adam orda 2000e zaten razı olmamalı, ben en az olarak söyledim, yurtdışı tecrübe vs. gibi avantajlarında önemi olabilceği için.

burda 1 ytl olan orda 1 euro diye demedim ama ben 6 sene orda yaşadım, 2 senedir istanbuldayım, aynı standart dahilinde orda 1000 euro harcıyorsam istanbulda bu 850-900 euro. yani burda gece alemi ordan pahalı mesela. ya da bir cafede içtiğin içecek ile orası aynı hemen hemen.

ev olayını sen ayarlıcaksan, seçeceğin bölgeye ve kimden kiralıyacağına, kontrata kadar dikkat etmen gerek, ev orda kıymetli ve sorunlu bir olay, nice çakallıklarla dolu ve ev konumu önemli. viyana çok büyük olmadığından belli gettolaşmış bölgeler harici ulaşım sorun olmaz.

Türkiye'de 3000-3500 liralık alım gücü ve yaşam kalitesini Avusturya'da 2500€ dan aşağı yakalayamazsınız. Yaptığınız işin önemine göre bu 3000€ ya kadar çıkabilir. Ben 3000€ isteyin derim. TR de aldığınız maaş ile hangi gelir düzeyi yüzdesindeydeniz Avusturyada da o düzeyde olmalısınız bence. Asgari ücret 900€ dur. Ortalama bir çalışan 1100€ civarı alır (1 yıldan sonra). Noelde ve yıllık izin öncesinde çift maaş verirler. Senede 2 kez de zam yaparlar.

Bir de maaş konuşurken istediğiniz meblağın net olduğunu mutlaka belirtmelisiniz. Burada brütto üzerinden konuşulur maaşlar.

selamlar. köln yakınında yaşıyorum. 1500 - 2000 euroyu standart işlerde kazanırsın. eğer türkiyede 3000 küsür kazanıyorsanız viyanada 3000 eurodan aşağıya çalışmayın derim.

@horoz, almanya'yı bilmem ama avusturya'da üniversite bitirip mag. titel'ı olanlar 1500 civarında işe başlıyor, işciler söylendiği gibi 1200lerde dolanıyor(genelleme yaparsak böyle), yani bu arkadaşın yapacağı işe, tecrübesine ve kendinden istenen şeye göre dğeişir, belki viyana'da 5000 euroluk bir iş yapacak, bu bilinmez. ama standartlara bakarsak ve eğer bu iş arkdaşın geleceğinde önemli rol alacaksa (misal, cv de şık durur, tecrübe, yurtdışı olması avantajı vs.) 2000-2500 euro arasıda türkiyedeki 3000-3500 ytl civarına denk gelir, kaldıki yaşam standartları istanbul ile farklı değil, yani net olarak diyebilirmki istanbulda 3500 ytl, viyana'da 2500 euro (bunnu bir çok nedeni var, mesela: türkiye'de insanlar arası uçurum fazla, halkın büyük kısmı x imkanından yararlanamazken ya da x'i ancak 5000 ytl kazanan yaşayabilirken sosyal devlet olan avusturya'da böyle değil, adam 1000 euro dahi olsa 5000 euro kazananla yaşadığı standart burdaki gibi değil, yani ülke ekonomi sistemide önemli. olaya "türkiye'de 3000 alıyorum, e o zman orda da 3000 euro almalıyım" gibi bakılmamalı, nach meiner meinun:))

burada da gördük ki anglo-saxon sistemi olmayan avrupa ülkelerinde maaş skalası çok dar

böyle şeyler ülkesine, işine ve o işin o ülkedeki değerine göre çok değişiyor. o ülkede yaşayıp o sektörde olmayan kim ne söylese yalan olacaktır.
bence siz en iyisi viyana'daki benzeri iş ilanlarını araştırıp ortalama bir fikir sahibi olmaya bakın.

tesekkur ettim hepinize, biseyler soyledim. bakalim adamlar ne dicekler...

annem diyo ki,

hortumuyla içine sıcak su, sonra deterjan ve çamaşırlar konacak. önde metal kolu vardır çalışmayı başlatmak için. kaldırınca içindeki pervane dönecek. bu kadar yıkamak yeterli deyince kendin durduracaksın.

durulamak için temiz suyu kendin koyup yine çalıştıracaksın.

sıkmak için de merdanenin yanında öne doğru çekecek bir metal varmış(?), merdane o zaman dönmeye başlıyormuş.

hatirladigim kadariyla makineye suyu koy( cizgiyi gecmesin ) deterjani ekle dugmesini asagi dogru indir. calismaya baslar yeterli kadar temizlendigini dusunuyorsan arkadaki hortumu yere at kendi kendine suyu bosaltir bittikten sonra hortumu tekrar kaldirmayi unutma yoksa durulama suyunu da bosaltir. bitince sikma islemi icin acma dugmesini yukari dogru kaldir merdane calismaya baslar. arada camasir sikisirsa ( i= igdir'in i'si ) merdanenin hemen yaninda bir kulp gibi bisiy var onu cevir. bazilarinda da asagida uzun telimsi birseyi oluyor ( merdane alti ) ona basarsin. merdane aralanir camasiri cikartirsin. merdane donerken dolasanlari acayim deme yani eli kaptirirsin.

camasir yikaman bitince merdaneyi kurula kuf yapiyor islak birakirsan

bir iki ufak tefek şeyi yıkayacaksanız elde daha kolay halledersiniz muhtemelen.

nasil calistirilir bilmiyorum ama cocukken salak gibi bile isteye kolumu o merdaneye soktum ben! dikkat edin derim, camasiri merdanede sikarken sacinizi falan kaptirmayin!

benim bir kaç hafta solüsyon içinde bekletip sonradan kullanmaya devam ettiğim olmuştu solüsyonu değiştirmeden. bir de google da araştırma yaptım şöyle bi cümle geçiyor bi sayfada: "Herhangi bir şekilde lens takılmasına ara verilecekse mutlaka haftada 1 defa saklandığı solüsyon değiştirilmelidir. Tekrar kullanılmadan önce normal temizlik işlemleri yapılmalıdır."

sanırım bir şey olmaz ama hassas gözlerin varsa hiç riske atmaya değmez derim ben.

Benim lens suyunun prospektüsünde 1 ay yazıyor.

fuchu: lens suyunda ne olursa olsun bakteri üreyecektir, yenilemeni tavsiye ederim.

normalde kontakt lenslerin kullanım süresi bir aydır. fakat her gün kullanılmıyorsa üç dört aya kadar uzayabilir süresi.bana her gün lenslerinin solusyonunu değiştir denilmişti. fakat bir kaç gün aynı solusyonda durduğu oluyor. siz yine de gün aşırı değiştirmeye özen gösterin. ben o konuda bir zararını görmedim ama tembellik etmeye gelmez sağlık işi bu.

1-bataryanın bitmeini beklemek aslında en doğrusu. batarya bitmeden şarj edip durmak bataryanın ömründen yer.
2-mümkün olduğunca değil dolu uyarısı gelince alabilirsiniz. uzun süre şarjda kalmasını tavsiye etmezler pek.
3-hayır düşünmek gerekir :)

1. genelde pilin bitmesini bekleyen derler ama lityum ion pilleri istediğin zaman şarj edebilirsin. eski nikel kadminyum(sanırım) piller ara şarjlar yüzünden ömürlerinden kaybediyordu. lityumlarda bu sorun yok ya da çok az.

2. bunun hakkında bi fikrim yok.

3. ben bu yöntemi kullanıyorum. pilin ömrü biterse başa gelecek en kötü şey pilin yenisini almak olur. tabi iphone kullanıcısıysan bilemem kaça patlar bu iş.

li-ion pillerde boyle bi kistasin bulunmadigini hatirlar gibiyim. ilk baslarda bitmesini bekliyordum, ama artik 2/7si kalmisken falan takiveriyorum sarja. pek farketmiyo bence omrunde.

uzun sure sarjda tutmamak gerekir tabi. sony fotograf makinesinin kullanma kilavuzunda bir haftadan fazla sarjda tutmayin yaziyordu mesela. ama oyle 12 saatten falan bir sey olmaz.

Çok teşekkürler.

yeni pillerde charge cycle diye bir kavram var. önemli olan o pilin 1000 şarjlık ömrünün olması. onu nasıl tükettiğin önemli değil. aratınız google da güzel resimli açıklamalar mevcut.

www.google.co.uk

Bildiğim kadarıyla ayrılmış bir camping tesisi ya da alanı yok. Çam Limanı tarafına bakabilirsiniz. Güzel bir yer bulduktan sonra polise haber verin. İzinsiz kamp yapmak yasaktır, sonra başınıza iş alabilirsiniz belki.

Ha bir de ateşinizi tamamen söndürmeyi unutmayın tabii ki.

valla üstadım yanlıs anlasılmasında mumkunse olmasın ya boyle bısey..
yanı beyaz sahin e binen polisler bile sanki cumhuriyet baş savcısı gibi hareket ediyorsa bu imprezaya falan binenleri düşünemiyorum (:

tabi tüm genellemeler yanlıştır onu biliyorum..

edit: ancak pozantı otoyolundaki polisler sanırım otoban polisi olarak gecmiyor.yani onları bende gordumde onlar bulundukların ilceye baglı karakol polisi.

pozantı otobanında (impreza olmasa da) şahin ve ford escort'tan daha kuvvetlice polis arabalarının bir o yöne bir bu yöne gittiğine çok şahit oldum.

polis teşkilatının envanterinde çeşitli güçte araçlar mevcuttur ancak spesifik bir kaç örnek dışında kullandıkları en güçlü araç ford mondeodur. mondeolar genelde koruma ve escortluk hizmetleri için tercih edilse de otoyol trafik hizmetleri için de kullanılmaktadır. dikkatli incelenirse son üç nesil mondeoların ekseriyet beyaz az da olsa gri renklilerinin polislerce kullanıldığı görülebilir.

otoyol polisi bilmiyorum ama edirne istanbul arasında bir tane otoban polisi var :) ford escort lu

hatta ehliyetim yok benim.o yüzden edirneden bir yere gideceğim zaman otobana giriyorum :) nede olsa ford escort :)

enduro tipindeki bmw motorların çok hızlı gidebildiğini biliyorum. bütün şahin-yunuslarda var. bunların bazıları otobanlarda dolaşıyorlar. fakat otobanda hız limiti 120 olduğu için daha karlı olan e-5 e yönelirler kaza vs haricinde.

fotoğraftaki impreza 1.6 gibi duruyor, özetle modifiye yoksa bi işe yaramaz. wrx veya sti değil. bmw 3.20 bile tokatlar.

envanterde kayıtlı en güçlü araçlardan biri başbakanın yakın korumalarının kullandığı vectra opc lerdir. 3 tane olması lazım...

o imprezalarla ilgili haberi sanki hatırlıyorum...

2,0 lt motorlu onlar bu arada. 160 hp.

Türkiye'de otoyollar paralı ve dolayısıyla giriş çıkışları da kontrollü olduğu için böyle bir şeye pek gerek kalmıyor sanırım. Kameralar falan da var malum.

edirne polisindeki subaru calibra'nın da dediği gibi 2.0 awd modeli, 160 beygirlik olanından.
img217.imageshack.us

enduro motorsiklerli yunuslar var, honda varedonna markali, 1100(cc) lik.

ben bunun tersini soruyorum işte

Finder'ın path göstermemesi ve dolayısıyla mevcut pathi elle değiştirmeye izin vermemesi en gudik eksikliklerinden biri sanıyorum. Pek pratik değil ama ben şöyle yapıyorum:
Terminal açılır ve "open /Users/ahmet/Desktop/bilmemne.jpg" denilir, bu durumda verilen path'in(veya dosyanın) finder ile açılması gerek.

apple+shift+g yapiyorsun "go" aciliyor oraya yapistiriyorsun

Konuşabilmek için konuşmanız lazım, yani bol pratik. Mesela sesini kaydederek o gün ne yaptığınızı anlatın ya da izlediğiniz bir filmi anlatın, ne bileyim bildiğiniz bir konuyu anlatın daha sonra da dinleyerek eksiklerinizi bulmaya çalışın. Malesef konuşma pratiği en zor yapılan şey olduğu için genelde herkes İngilizce anlar ama kimse konuşamaz...

pratik yapmana yardım edecek birini bulamıyorsan kendi kendine konuş. ayna karşısına geçip aklına geleni ingilizce söyle. hem iş görüşmesine gideceksen aynanın karşısına geçip direkt gözlerinin içine bakarak konuşman yine senin yararına olur.

15 güne yetişmez ama, pratik zirveleri düzenlesek güzel olur. Atölyelere, kurslara gidip birbirimizle konuşacağımıza çayımızı, biramızı içerek birbirimizle konuşsak daha güzel olur. Ama ortam biraz Trt4'e döner sanki, ya da ortaokuldaki halimize.

ingilizce kursların bazılarında konuşma sınıfları oluyor.belki onlardan biriyle görüşüp 15 günde yapabildiğin kadar pratik yapabilirsin.

bu arada sanal ortamda gorusmeyi ben yaparim sorun degil ama yazili ve sozlu ayni sey olmadigindan bence telde yapalim. ne dersin? [email protected]

zayif ve guclu yanlarin neler diye de soruyorlar. ama abi bence ezberlemek falan olmaz. anlasilir.

"interview tips" "interview questions" gibi şeyler aratın google'da. çıkan sonuçlardan mülakatta söylenebilecek güzel cümleler ve yanıtlar bulabilirsiniz, epey bir fikir verir. biraz da pratik yapın tabi mümkünse.

ilk ciddi ingilizce konuşmamı iş görüşmesinde yapmıştım. Girmeden önce çok heyecanlıydım konuşamıyordum çünkü. içerde birden heyecanımı yendim, bülbül gibi şakıdım. ingilizce konuşmaya başladığım an o andı diyebilirim. biraz kendine güvenle alakalı. yapabildiğini görünce konuşuyorsun.
Olası soruları ezberlemek mantıklı. En azından hızlı cevap vermiş olursun. Alakasız sorular da sorabilirler, benim elimdeki sinek ısırığını sormuşlardı noldu oraya diye.
O güne kadar içinden ingilizce konuş. Duyduklarını, söylemek istediklerini aklından ingilizceye çevirmeye çalış. ingilizce düşün. çok yardımı olur.
Bir şey daha var, mülakatta adamlara ingilizcenin iyi olduğunu, konuşabildiğinden daha fazlasını anlayabildiğini, bunun da pratik yapamadığın için olduğunu, konuştukça açılacağını söylersen işe yarar. ingilizce söylemelisin tabi ki.

Ingilizcene gerçekten güvenmiyorsan ve kısa sürede dilinin açılacağına inanmıyorsan (bir de ingilizce yapacağın işte önemli bir yer tutuyorsa) kalkışma bu işe. Ingilizce biliyorum deyip yanıma gelen ama zerre anlamayan adamlardan çok çektim.

ayna karsisinda konusmaya ek olarak, ben de web cam'de bi mevzu hakkindaki dusuncelerini anlatip kaydet derim. ilk once basit muhabbetlerden baslarsin, sonra da yavas yavas mesela guncel politik bi mesele hakkindaki hissiyatina kadar vardirabilirsin. kayitlari izlerken/ dinlerken eksiklerini gorursun vs...

1-ingiliz yemekleri genelde fastfood tarzı oluyor. kültürel bir etmen yok fazla. bizdeki gibi öyle ahım şahım bir sofra olur mu.. şüpheli.
2-bildiğim kadarıyla yok.
3-ailenin tercihine bağlı. bazı aileler çok ilgilenirler kültürel alışveriş açısından. bazıları yüüzne bakmazlar sabah çıkar akşam girersin, sıkılırsın yanlarında.
5-muhtemelen içmiyor olacaklar. sormak lazım evdekilere.
6-birşey olmamalı normalde. bavulunun ağırlığı sınırı aşmadıkça koyabilirsin.

4- dönüştürücüyü burdan alman daha iyi olur bence. oralar da bulamazsın belki, bulsan da pahalı olur. pratiker,koçtaş gibi yerlerde bulabilirsin.
diğerleri için, fikrim yok.

dönüştürücü orada çok rahat bulabilirsin, pek çok turist seninle aynı problemi yaşıyor çünkü. fiyatı da çok dehşet verici boyutlarda değil.

1) Valla tatsız tuzsuz şeyler yiyorlar. Yağsız tuzsuz bir pirinç pilavı, kızartılmış konserve beans, patates kızartması vs şeyler...
2) Hayır yok...
3) Ben gittiğimde otel gibiydi, öyle bizdeki gibi bir ilgi alaka yoktu...
4) Buradan al git dönüştürücüyü, zaten elektrikçilerde 1 ytl civarında satılan basit bir şey...
5) Evet sormak lazım, doğrusu sormak ama en kötü bahçeye çıkar içersin hemen her evin bahçesi var...
6) Bence yaşamazsın ama bu konuda kesin bir bilgim yok. Gene de bence Calve gibi yurt dışında da tanınan veya üstünde İngilizce açıklamalar olan bir markanın çorbalarını al ki gerekirse adamlara izah etmen kolay olsun :)

ingilterede de hazir corba satiliyor zaten. burdan goturmen mantiksiz olmaz mi?

lisede bir yazımı londra'da geçirdim ve 15 kilo vererek döndüm..benim kaldığım yer mi çok boktandı yoksa her yeri mi öyle bilemiyorum ama yedikleri hiçbir şey benim ağzıma uymamıştı. resmen aç yaşıyordum..gerçi orada bir yaz okulunda bulunduğum için ve kafama göre takılamadığım için her an gidip marketten istediklerimi almam ya da dışardan yemem pek mümkün olmuyordu.belki sen dişine göre bir şey bulamadığında gider bir şekilde doyurursun karnını ama benim için gariban bir dönemdi..

bizim anladığımız anlamda bir sofra kurma alışkanlıkları falan yoktu gördüğüm kadarıyla..kahvaltı dedikleri şey reçelimsi tuhaf bir zamazingo ekseninde dönüyordu.. zeytinler,çeşit çeşit peynirler falan beklememelisin kesinlikle.akşam yemeği de keza öyle..damak tatları çok farklı..ama diyorum ya dışarda envai çeşit yer var,bir şekilde doyurursun karnını..

benden iki sene sonra ingiltere'ye giden bir arkadaşıma, "yemekler çok tuhaf,sen sen ol,yanına bir şeyler al" demiştim , o da bi sürü hazır çorba,peynir,zeytin,kraker falan koymuştu bavuluna..hiçbir sorun da yaşamamıştı havaalanında..muadillerini orada da bulabilirsin ama para harcamak istemiyorsan, özleyeceğini düşündüğün bir şeyleri alabilirsin bence yanına.

yanında kalacağın aileye göre sorduğun soruların cevabı değişecektir bence.. şimdiden genelgeçer bir şey söylemek güç. ilk başlarda mutlaka zorlanacaksındır ama zaman geçtikçe uyum sağlayacaksındır bir şekilde..adamların bunu iş gibi görüp profesyonel davranacaklarını da düşünmüyorum , misafirmişsin gibi seni ağırlayacaklarını da.. ikisinin ortasında bir şey olacaktır ama rahat etmen için ellerinden geleni yapacaklardır herhalde..(bu şekilde aile yanına giden iki arkadaşımdan biri , günleri saya saya döndü türkiyeye..diğeri ise aradan geçen yedi yıla rağmen hala o dönem kaldığı aile ile görüşmeye devam ediyor..tamamen şans işi anlayacağın )

ya taharet musluğu var mıydı diye düşünüp duruyorum son on dakikadır..bu kadar mı zaman geçti üzerinden nasıl hatırlamıyorum bilmiyorum ama sanırım yoktu..

her şey istediğin gibi gider ve rahat edersin umarım.

1- akşam yemegini saat 5 te yerler, ailenin hanımı veya beyi çalılşmıyorsa ev yemeği pişebilir, çalışıyorlarsa genelde hazır yemekler yenir. ev yemeğinden kastım haşlanmış patates, havuç, bezelye, yanına et tavuk, pilavları denildiği gibi haşlama pilavdır..
2- taharet musluğu yoktur.
3- tamamen yanlarında kalacağınız aileye göre değişir. önemli olan sizin saygılı davranmanız, onlar da öyle davranacaklardır o zaman...
4- burdan alın, hiiiç uğraşmayın gidince bi de..
5- aile içiyorsa ve ailenin çocukları varsa buna göre degerlendirmelisiniz. içecekseniz de evde odanızda falan içmeyin, bahçeyi kullanın.

1- bunların yediği yemeklerde genelde iş yok. hazır ve mikrodalga yemekler hiç fena değil ama.
2- yok
4- gelmeden alın tabii ki. burada tanesi 4 pound. onun dışında voltaj çevirici almanıza gerek yok, 220v kullanıyolar.
5- soracaksanız da dikkatli sorun. sigara içmek çok normal bir şey gibi algılanmayabiliyor her zaman.

hasta veya yaralı taşıyan bildiğin taksi veya özel araba olabilir.

ayrıca büyükbaş arabaları ambulanstan bile üstün. belki vicdanlısı ambulansa yol veriyordur.

cankuratanlar da aralarinda ikiye ayriliyor ya... acil ambulansi ve nakil ambulansi diye. nakil ambulansi acilden dusuk olabilir oncelikte. zira nakil. acile yetismelik bir durum yok. cok ucuk oldu ama bu mu acaba :)

(bkz: #7980779)

"386 dx" zaten oraya baktım ki alıntı var ordan

hostelworld'den rating'e göre aratın derim.

Las vegas için konuşursak ilk 3-4 sezon güzel, sonra biraz cılkı çıkıyor bence.

csi: las vegas serinin ilk örneği ve trtnin süper türkçe dublajıyla tadından yenilmezdir..
csi sevilmez mi hiç? insanların adaletten kaçma densizlikleri zeki araştırmacı soruşturmacılar ve süper-labaratuvar ortamı sayesinde ortaya birbir çıkartılıyor. kişisel mevzular ön plana çıkmıyor, cinayet/lerin sorumlu ve sebeplerini bulmak öncelikli olarak işlenmiş.. polisiye sevmiyosanız izlemeyin bi de

"grissom sen bizim her şeyimizsin"

izlemek için özel çaba sarfetmem ama denk gelirse kaçırmam.

özellikle orjinal dilinde film izlemeyi seven ben bile alt yazılı halini hiç izlemek istemiyorum. diyaloglar çok sık. böyle olunca alt yazı süreleri çok kısa. zaten 40-50 dakikalık bir bölümde 2 cinayet çözüyorlar. konuda oldukça hızlı yani. altyazıyı takip etmekten bazen sahne atlayabiliyosun. çok karmaşık yani. ingilizcen varsa da vasat diye nitelendirebilirim yalnız.

atlayan gorevliler gordum ben. ama genelde yapiyorlar evet.

ne yapıcaz yanımızda kullandığımız yazılımların fatularını mı taşıycaz? benim keygen ile aktivasyon yaptığım x yazılımına para verdiğimi veya vermediğimi nerden bilecek adam?

@sheba kendi isminle aktive edebildiysen atlar belki ama genelde o keygen aktivasyonlarinda o grubun adı yazılmıyor mu programa? Zaten gidipte internet download manager'ın orjinal mi diye bakmıyorlardır sanırım. Office, Windows ne bileyim Photoshop vb seylere bakıyorlardır sanırım, yoksa ben de 50-60 tane yazılım yuklu baya is cikar onlara :)

zaten yeterince yavas isliyor kontroller bir de onu yapsalar ucaklar kalkmaz, laptoplari sadece fiziki olarak farkli bir sekilde kontrol ediyorlar yamukluk var mi diye ama onu pas gectikleri dahi oluyor.

hayır keygen'de yazılmıyor. sadece şu var belli keyler örneğin 6330-xxxx- diye başlayanlar korsan diye bilgi vermiş olabilir firma. oradan anlayabilirler. ha o zaman da derim adama, ben para verdim aldım adamım, bilmiyordum korsan olduğunu.

crack'lerde isim yazıyor.

apcmag.com

(bkz: truecrypt)

istanbul atatürk'te boardingten önceki son xray'de laptop'ları çalıştırtıyorlar ama bu sadece güvelik amaçlı birşey bildiğim kadarıyla. yani bi bomba düzeneği olmadığını, çalışan bir bilgisayar olduğunu görmek için. hatta pili yoksa veya bitikse gate deskteki prize taktırıp bakıyorlar. aletin çalıştığını görüp kapattırıyorlar. gerçi haberde de especially us. demiş.

geçenlerde de soruldu bu soru "yok artık"dedim ama abd girişleri sırasında istedikleri kişinin harddisklerini klonlamaya ve isterlerse sonra kurcalamaya kadar varabilecek uygulamalara gidebilecekleri söyleniyor. Özel bilgilerinizi şifreleyin. Tabi şifrelemek sonuç değil gibi gözüküyor, başınızda "şifreyi gir" diyeceklerdir. Truecrypt gibi şifreleyicilerin böyle durumlara özel fonksiyonları var. İki şifreniz oluyor, biri görünür partisyonu açarken diğeri içindeki asıl gizli partisyonu açıyor falan filan. Özel bilgilerinize sahip çıkın. Sınır geçişlerinde yanınızda bulundurmayın hiç olmadı.

şirketlerde open lisanslar falan var orjinal olduğu halde anlamaları zor. istanbulda açıp bakıyorlar harbi laptop mu başka bişey mi diye.

(git: 33488)

Bir partitiona linux kurmak ise yarabilir belki. Direk ac derlerse linux ile acarsiniz. Birde bir yerde okumustum sanirim bu isi yapanlar cok bilgili degil standart gorevliler ezbere yapiyorlar o yuzden sanirim sadece Windowslari kontrol ediyorlar oda muhtemelen Microsoft'un baskisidir. Kacimiz kacak Mac Os kullaniyoruz ki?

ben de rodos'ta görmüştüm, yolun kenarında genellikle tepesinde haç olan bir kutu oluyor ve içinde bir ailenin fotoğrafları duruyodu. yolun o noktasında kaza yapıp ölenler için koyulduğunu duymuştum, senin bahsettiğin mezarlar da belki bu yüzden ordadır.

Oradaki bir trafik kazasında ölenlerin mezarları. İbret olsun diye konuluyor. Aynen böyle.

Eğer kaza nedeniyleyse Yunanistan'da her metrede bir kaza oluyor demektir, zira özellikle kuzey Yunanistan'da her 20 metrede bir öyle kutucuklar vardı. Bana daha çok sebil mantıklı bir şey gibi gelmişti ama bilemiyorum. Mum falan yanıyor içlerinde.

onlar mezar değil, anıt. Kazada ölenlerin yakınları tarafından koyuluyor son nefesini orada verdiği için. Biraz da ibret amaçlı.

benim bildigim kadariyla -eger degi$mediyse- isvicre transit geci$ icin vize istiyordu.

www.bfm.admin.ch

3. kisimda turk pasaportu tasiyanlar icin sartlar yer almakta. buna gore schengen vizeniz olduguna gore 1. maddedeki sartlari da sagladiginizda transit vizeye ihtiyaciniz yok gibi gorunuyor.

benim bildiğim kadarıyla da isviçre her şeye kıllık çıkartan bir yer, vize de ister, vermem de der, yapar yani bir şey.

Her ihtimale karşı linkteki belgenin çıktısını alın, bir şey olmaz.
İsviçre konsoloslukları çok belalı ama İsviçre'nin pasaport polisleri benim gördüğüm onlarca ülkeninki arasında en rahat olanlar. En son Basel'e gittiğimde açıp vizeye bakmadılar bile, geç geç dediler.

Cok tesekkurler cevaplariniza. Emin olmak icin telefonla arayip sordum, transit alandan cikilmadikca vizeye gerek olmadigini soylediler. Paranoyaklik yapip mail attim yazili olsun diye, ona da ayni sekilde cevap verdiler sagolsunlar.

Bilgi olmasi acisindan gelen cevabi yazayim:

AB ya da Avrupa Serbest Ticari Birliği üyesi ülkeler, Andora, Kanada, Monako, San Marino ve ABD ülkelerinin birinden, tanınmış ve geçerli bir pasaport üzerinde geçerli bir vizesi bulunan veya geçerli bir sınırsız oturum belgesi olan kişilerin

- transit alanından ayrılmadıkları;
- yolculuklarını 48 saat içinde bitirdikleri;
- gitmek istedikleri ülkeye giriş için gerekli seyahat evraklarını bulundurdukları;
- gitmek istedikleri ülkeye seyahat etmek için gereki uçak biletini bulundurdukları ve
- İsviçre’ye giriş yapmadan önce bu bağlantı için gerekli rezervasyonları yaptırmış oldukları sürece bir vizeye ihtiyaçları yoktur.

en temizi motoru size satan kisi ile birlikte ruhsati da alarak notere gitmek. noterde 2 islem yapiliyor. satis ve vekalet. satis zorunlu, vekalet ise muameleciye veriliyor ki bu ruhsat yenileme muayene vs ugrassin. ben yakin zamanda 2. el motor aldim. satis icin bu kisiyle notere gittim. bu islem sira yoksa sadece 20 dk surer. fiyati tam hatirlamamakla birlikte max 100 ytl gibi. sonraki islemler icin de muameleciye vekalet verilecek bu da sure olarak ayni. fiyat da o civar. ama bunlar noter isi tabi. bir de muameleciye verilecek para var ki onu bilmiyorum iste. adamina gore de degisiyor zaten. ama kendiniz ugrasirsaniz biraz zorlu ve daha uun suruyor. ben muameleciye verdigim icin detaylari ve siz yapsaniz neler olur , neler gerekir yazamiyorum.

yeni bir kanun çıktı artık noterden satış yapılamayak diye biliyorum ama yürürlüğe girdi mi, ne zaman girer bi fikrim yok.

normal şartlarda şöyle oluyor;

satıcıyla birlikte notere gidiyorsunuz, orada zaten noter halleder işini,
(motorun parasını da orada ödüyorsun bunu unutma), sonra işlemler falan yapılıyor ve sen noter satışını yapmış bulunuyorsun. bundan sonrası da kolay. bir ay süren var, bu süre içerisinde herhangi bir trafik takipçisine gidiyorsun, o da bir gün içinde ruhsatını falan değiştirip senin üzerine geçiriyor motoru. tabi plaka falan değişeceği için biraz daha masraflı olabilir. ama tahminim 200-300 YTL yi geçmez.

(git: 28748)

yakın zamanda ben de bir motor aldım, işlemleri anlatayım sana.

öncelikle notere gidiliyor ve satış işlemi yapılıyor. motorun modeli, cc'si vs gibi özelliklere göre bir fiyata mal oluyor bu. 250cc'lik bir motor için 175 lira civarında parayı noter alıyor. sana satışla ilgili bir belge veriliyor. bu tarihten sonra senin satıcı ile yapaacağın bir işin kalmıyor.

yanlız noterde motoru almadan önce, vergisi yoktur vs gibi üç beş tane belge alması gerekiyor satıcının. onlar seni ilgilendirmiyor ama.

neyse, sen o noterde verilen belge ile herhangi bir sigorta şirketine gidip zorunlu taşıt sigortası yapıyorsun. o da 50 ila 75 lira gibi bir fiyata mal olacaktır sana.

zorunlu trafik sigortasını da yaptırdıktan sonra motorun bağlı bulunduğu, yani ruhsatta yazan yerden kendi adına ruhsat çıkartman gerekiyor. onu da uğraşabilirsen kendin, uğraşamazsan muameleciye (trafik müşaviri) veriyorsun. benimki uzakta bir yerdi, uğraşacak vaktim yoktu. 175 lira gibi bir para aldılar. (aslına bakarsan çok paraymış bu işlemler için, sen pazarlık yap biraz daha)

yok, ben muameleciye gitmeyeceğim, kendim hallederim işimi diyorsan o kısmı hakkında bi bilgim yok. ama 2-3 saat içerisinde yeni ruhsatı alabildiğini biliyorum. kendin uğraşırsan da 50-75 lira gibi bir fiyata halledebilirsin yanlış hatırlamıyorsam.

bir de yukarda bir arkadaş demiş, yakın gelecekte noterlerden satış yapılamayacak evet. bundan sonra karakollarda bu devir işlemleri gerçekleşecek, ama henüz o sisteme geçilmedi. en az 6 aydan önce de geçileceğini sanmıyorum. belki yeni yıl ile başlarlar.

onun dışında dikkatli sür, kaskını, montunu hep giy. güle güle, kazasız belasız da kullan.

Motorun sahibi öncelikle vergi dairesinden "temiz kağıdı" alıyor. Birkaç dakika içerisinde ve ücretsiz veriyorlar.

Sonra ikiniz motorun ruhsatı ve kimliklerinizle birlikte notere gidiyorsunuz, kallavi bir para bayılıyorsunuz. Noter size satış sözleşmesi hazırlıyor, onu imzalıyorsunuz, noter de imzalayıp damgalıyor. Ruhsata da ayrıca kaşe basarak motorun satıldığını onaylıyorlar.

Bundan sonrası için muameleciye git diyen arkadaşlara kesinlikle katılmıyorum. Gerçekten fahiş ücretler istiyor bu sülükler. Yazık günah onca paraya. Yarım gününüzü ayırıp hepsini kendiniz halledebilirsiniz.

Öncelikle bir sigorta acentasına gidip zorunlu trafik sigortasını yaptırıyorsunuz (genelde emniyet müdürlüğü yakınlarındaki kırtasiyeler birkaç dakikada hallediyor).
Sonra motorun ruhsatındaki ilçe emniyet müdürlüğüne gideceksiniz. 1-2 form dolduracaksınız. Eski ruhsatı vereceksiniz. Yeni ruhsat ücretini vereceksiniz. 1-2 gün sonra da gelip yeni ruhsatınızı alacaksınız. Bu kadar basit.

nedir, ne değildir fikir verecek durumda değilim ancak fiyat konusunda şuralara bakmak yardımcı olabilir:
www.lideroto.com.tr
www.ticaretmerkezi.com.tr
www.beldeyama.com.tr
bisikletcim.com

sanıyorum trafıge cıkılıyor.gecen bı tanesınde plaka gordum.

bı ara trafıge cıkamaz yasak falan denıyodu ama sanırım gecmıs onlar..

Trafiğe çıkıp çıkamadığı konusu biraz muğlak. Bazıları tescil edilebilir diyor, bazıları edilemez diyor. Bazıları edilse de yasal değil, sonradan sorun yaşayabiliyorunuz diyor falan filan.
Çoğunda korna, sinyal, far vs. yok. Öyle bir modelle trafiğe çıkmaya kalkmayın.
Ayrıyeten trafiğe çıkabilse bile kullanabilmek için A2 ehliyetine ihtiyacınız var.
Uzun yola gitmenin pek akıl kârı olacağını sanmıyorum.

Kask konusuna gelince, kafanız yoksa takmanıza gerek yok.

Ben yeni bir ATV aldım.
A2 almak zorundasın.
Kask takman da zorunlu.
Trafiğe elbette çıkılıyor. plaka alıyorsun. 1300 cc lik araba kadar da vergi ödeniyor! her yıl da muayene yaptırıyorsun ! devletim bizi çok seviyor. atv de %35 civarı ötv olduğunu söylemiş miydim?
Bendeki 8 lt depo ile yaklaşık 200 km yol yapıyor. (rodajda daha)
Uzun yolu çok tavsiye etmiyorum 50 km üstünde sapıtıyor alet. Daha pahalı bir marka/model alırsan olabilir ama o fiyata da palio falan almak daha mantıklıdır.
En ucuz ve sağlam diyebileceğim trafiğe de çıkabilen 0 model olarak kanuni atv 150 gv öneririm. geri vitesli modeldir. maliyeti 4000-4500 ytl ye kadar çıkıyor (kiliti kaskı vs derken bir sürü masraf :) )

@ozdek

bi sitede gordum sonrada a2 değilde dört tekerlekli oldukları icin b1 ehliyeti istiyolar diye. b1 in bildigimiz b sınıfı ehliyetten farkı var mıdır onuda çözemedim gerci ama...

atv, adı üzerinde, her türlü zemin için yapılmış araçlara denir. bu araçların ilk modelleri üç tekerlekli idi, ve kendilerine "three wheeler" denirdi. üreticiler boynunu ya da belini kıran gençlerin ailelerine tazminat ödemekten bıkınca bu üç tekerlekli modelleri de üretmekten vaz geçtiler.
dört tekerlekli modeller de ilk piyasaya çıktıklarından beri ciddi bir evrim geçirmekle kalmadılar, model çeşitliliği açısından da bir "ihtisaslaşma" sürecine girdiler.

bir zamanlar en büyüğü 400 cc olan motorlar aldı yürüdü. bu arada bu atvler, japon tekelinden de çıktılar, abd'de polaris çok başarılı modeller üretti (6X6 modeli tadından yenmez mesela). haa, modeller arttıkça fiyatlar da arttı.

arama-kurtarma, avcılık, doğa sporları lojistik desteği, dağın bayırın ebesini becermek, yarış yapmak, ordan burdan atlamak konusunda iki ya da dört tekerlekten müteharrik kırk türlü model türedi. bunların tek disk ya da dört tekerlek frenlileri, zincirli ya da şaftlı modelleri de mevcut. ağırlıkları nedeni ile geri vites de şart.

ancaaak, intihara niyetlenmediğiniz sürece, her türlü zemin kavramına "asfalt" sözcüğünün dahil edilmemesi gerekiyor. doğru donanımlı iyi bir atv ile kurumuş bir nehir yatağında 120 km sürat ile gidebilirsiniz (doğru donanım derken, ilk iş olarak üreticilerin iş olsun diye taktıkları o dandik lastik ve jantlardan acele kurtulup adam gibi lastik ve jant takmak ile işe başlamayı kastediyorum). ama bu aletler afalt zemin üzerinde hem yol tutmaz, hem şıpınişi devrilir, hem fren davranışları önceden kestirilemez (unpredictable demek istiyorum burada) hale gelir. arazi için tasarlanmış o kadar yumuşak ve uzun salinımlı süspansiyon sistemi de adamı huysuz beygir gibi üzerinden atar.

bir de, atvlerin plaka mlaka takılıp şehir trafiğinde kullanılması, bu aletlerin esasen satıldığı ülkerlerde yasak olup, kanımca kullanıcının ve yoldaki diğer insanların hayatlarını tehlikeye atmaktır. görgüsüzlüktür. taocu ve dombili bir davranıştır.

b1 değil kesinlikle a2. ayrıca a1 var da b1 i çıkaramadım.
atv ile dağa bayıra giderken trafiğe çıkmak gerektiği için plaka çıkartmak zorunlu hale geliyor. yoksa işe gidip gelirken atv kullanacağımız yok ama polarisim olsa onu da yapardım. pickup gibi bir araç alıp atv yi üstünde taşımak en mantıklısı aslında ya da köyde falan çok güzel kullanılabilir ama şehir içinde zor.

Polaris almanı tavsiye ederim.
Benim bugüne kadar kullandgım en rahat model polaris sportsman dır.

www.polarisindustries.com

onlara ait. son kullanma tarihi geçmiş bir ürün ayıplı maldır ve sorgusuz sualsiz iade edilebilir.

ürün alım memuru kontrol eder.eger rafda iken son kullanma tarıhı gecmıs ise reyon sorumlusu suclu olur..gercı bu olayda suc dıye bısey yoktur.

ancak siz gunu gecmıs urun alırsanız marketten, geri goturdugunuz takdirde iade alabılır yada degıstırebılırler..

tansaş da eger gunu gecmıs urunu bulursanız reyonda aynı urunu size hediye ediyorlar..

yok diyelim ben bunu aldim yedim bakmadan zehirlendim + elimde faturasi ve urunun bi kismi duruyo. benmi sucluyum simdi, yoksa bu adamlar benim zehirlenmemde suclumu

her ne kadar onların ayıplı mal satmamış olmaları gerekse de sizin alırken yapmanız gereken muayene yükümlülüğü var. son kullanma tarihi de ayan beyan ayıplardan olduğundan kontrol etmeden aldıysanız işler karışabilir. böyle çok teorik kaldık ama belli olmaz hakimin takdirine göre onlar suçlu olabilir de olmayabilir de. kanaatimce ibre onların suçlu olduğundan yana.

suç onların bile olsa bunu kanıtlamakta zorlanabilirsiniz sanırım. yani elinizdeki faturanın başka gün aldığınız bir ürüne ait olduğunu iddia edebilirler.

hic de birsey yapamazsin. tecrubeyle sabittir. almis oldugum sekerpareden parmagim kadar tel cikti. teli yutmadan yakaladim. gidip gorustugumde uzerime saldiriyordu market gorevlileri. sikayetvar'a yazdim sikayetimi, 1 yil durdu orada. aramadilar sormadilar bile, ben aradim da kendimden ozur dilettim.

bir de gulucuk koyuyor sikayetvar'da cozulmus gibi. telli şekerpare yazarak sikayetimi arayip gorebilirsin de.

nevizade de bira içmeyi ihmal etmeyin. (ilk söyleyen ben olayım istedim)

nevizade'de oturduğunuz yere dikkat edin, feci kazıklanabilirsiniz.

boğaz turu mutlaka alın.
kültür vs. seviyorsanız ayasofya, süleymaniye, yerebatan sarnici, topkapi sarayi falan gezebilirsiniz.
miniaturk denen olay gayet hos lakin oraya ulasim biraz sIkIcI.
ucakla geliyorsaniz mutlaka dis hatlar gelisten istanbul haritasi alin, cok isinize yarar.

minimum zamanda maksimum yer gezmek istiyorsanız. kabataş-zeytinburnu tramvay hattı'nın bir bölümünü yürüyün. mesela galata köprüsü'nde balık yiyin, tophanede veya çemberlitaş çorlulu ali paşa medresisi'nde nargile için. yerebetan sarnıcı, ayasofya, dikilitaş, topkapı sarayı ve sultanahmet'i gezin, orada köfte yiyebilirsiniz meşhur olanından. sonracığıma babıali yokuşunu bir çıkın, babalar gibi istanbul valiliğini görün:) sonra beyazıt'a gelin, kapalı çarşıyı turlayın, sahaflar çarşısını gezin, istanbul üniversitesi ana kapısı'nda hatıra fotoğrafı çektirin, süleymaniye'de kuru fasülye yiyin. benden bu kadar son tavsiyem de yemek yeme olayını abartmayın:D

galata koprusunde balik yiyin, oradan tophaneye kadar yuruyun kosebasi nagilede bi nargile icin, tophanenin karsisindaki yokustan cikarak istiklal caddesine cikin cicek pasajina girin akdenizde iki bira cakin, istiklalden taksim meydana dogru yuruyun biyerde kahve icin, bunlari yapana kadar aksam olur, taksmden bebege gidin, abbas var waffle ci orada bi waffle yiyin, sora eve donersiniz. Ertesi gun sabah turistik gezi yaparsiniz, sultanametten gezmeye baslarsiniz, topkapi sarayiydi, dolma bahceydi, yerebetan sarniciydi falan filan gezersiniz.

not: cicek pasajindan girin oradan nevizadeye geciceksiniz, cicek pasajinda oturupdaturisti yolmaya calisan ahlaksiz garsonlarin bulundugu restoranlarda oturmayin derim ben.

Öneriler için teşekkürler..Gündüz için tamam da gece neler yapabiliriz?İstanbul'da öğrenci işi eğlenilecek nereler vardır?

Atlayın vapura Anadolu Kavağı'na gidin. Gündüz tabi.

gece ise ucuz bi mekana gidin mesela bahesttigim akdeniz gibi. orada icin kafa olun. sora babylon, balans gibi guzel mekanlar var oralaragidebilirsiniz. ama once ucuz biyerde kafa olun, orada kafa olmak orenci butcesini sarsabilir

taksime yardıracaksın.istiklal da şöyle bir iki tur atacaksın.tekelden alınmıs biraları yudumlayacaksın kese kağıdı sarılı bir şekilde.mekanlara goz atacaksın.bakacaksın nerde haraket var burdadır bereket diye dalacaksın..

www.tursab.org.tr
Türkiye’ de
6235 tescilli sit alanı var
Bunun 5522’si arkeolojik sit alanı
63.831 tescilli kültür varlığı var.
Bunun 19.500’ ü İstanbul’ da


Şunlar var bir de:

tatil.haberturk.com
www.arkitera.com

bir efsaneye göre deniz gezmişler zamanında odtü mimarlığın harita depolarını soymuşlar. bu haritalar dağları taşları en ince ayrıntısına kadar gösterdiğinden terörist faliyetlerde kullanılabilir. genelde gizli haritaların üzerinde askeri mühür vardır.

google earth oncesi cikmis yasalardan dolayi olabilir

dir /b de ayri bi guzel olur excele falan atmak icin.

>> varolan dosyaya ekleme yapmaya yarar. > ise bastan yaratiyor dosyayi.

kisaca
dir/s/b>c:\dosyalar.txt

gibi bir komut isinizi gorecektir. /a ekleyerek gizli dosyalari da gorebilirsiniz. /on de alfabetik siraya dizecektir dosyalari. tepe tepe kullanin hadi bakalim.

tesekkur ettim ilgi-alakaniz icin... yalniz turkce karakteleri ASCII karakteri seklinde goruyor aktardigimda. bunu duzeltmem icin bildiginiz pratik bir yontem var mi bul/degistir disinda?

dogal olarak kosulluyoruz cunku kendimizi. dogdugumuzdan beri oyle gordugumuz icin olsa gerek. psikolojik bisii

bir bebek tepki vermek icin ne yapmasi gerektigini bilmiyor, vucuttaki elektrik ve kimyasal reaksiyonlar uzuvlarinin (kol, bacak gibi) kasilip, gevsemesine neden oluyor, bu da bize ellerin kollarin ayaklarin hep beraber acilip kapanmasi olarak tezahur ediyor.

yetiskin olarak da sevinince reaksiyon olarak direk sanirim aynisini yapiyoruz. biraz daha kontrolluyuz sadece...

Çünkü havada uçuyormuşsun gibi hissetmeni sağlar, hatta zıplayarak yaparsan daha da etkili olur. Kolları havaya kaldırınca kan basıncı artar, daha çok adrenalin pompalanır. Hatta bu elleri havaya kaldırmayı roller coaster üstünde yaparlar daha çok, yerçekimini daha az, vücudumuzu daha özgür hissederiz...

(bkz: mutluluktan havalara ucmak)

nasıl geçirdik mantığı ile de bütünleşebilir.

kollarini havaya kaldirdiginda agirlik merkezinde yukari cikmis oluyor; boylelikle ayni enerjiyi harcayarak daha yuksege cikabiliyorsun derim ben.

mutluluk hormonu salgılanmasının bir sonucu olarak ani hareket etme güdüsünden kaynaklanıyor. yine en azından genellikle kol ile yetiniyoruz, geçen günkü maçtaki gibi sevinçten bacaklarıyla üzerimde depinen insanlar var.

şımarıklık başka bişi diil.

Ayağı kaldırmaktan daha kolay olduğu için.

İnsan sevinince coşar, hareketlenir. Futbolculara bakın mesela, gol atınca deli gibi koşmaya başlıyorlar.

yuzumuze puskurtulen birsey karsisinda gozumuzu kapatmamiz kadar dogal bir reflekstir bu. hele ki avrupa sampiyonasinda son dakikada gol attiysan daha bi refleks olur bu davranis.

gelmese heralde havalaninda yakalama denen birsey olmazdi diye dusunuyorum

cok kritik bir durumdasin dostum. ben de boyle kritik bir noktada tecil islemine girismistim direk askere aldilar. okul da tabi bir yere kadar idare ediyor. dgs sinavi sayesinde yeni okula dikey gecis yaptigim donemde basima boyle bir olay geldi. 4 ay bir derece idare edilebilir gibi geliyor bana ama hic emin degilim. son care seni karakoldan arayan elemanla gorusmen veya derdini acik acik kayitli bulundugun asal subeye anlatman.

ayrica yurtdisina cikacagini da belirtmissin. boyle bir durumda zaten yoklama kacagi oldugundan pasaport ve bilgisayar kontrolundeki gecisinin de sorun cikartacagini dusunuyorum. hadi yurtdisina ciktin diyelim, geri donusunde seni bu kez aninda goz altina alirlar. yoklama kacagi gorundugun zaman da askerlik suben seninle ilgili kayitlari bulundugun birlige gonderir ve hakkina yasal islem yapilir.

n tee, ama 29 yaş bitimi eylül ortasında oluyor ve erteletme hakkım var gibi bir sonuç çıkıyor düz mantık ile, tabi mantık aranır mı askerlik işinde orası ayrı konu.
ben şu askerliği 3-4 ay ertetlme hakkımı kullanmak zorundayım, açıkcası yurtdışına çıkıcam ama dönmeyi pek düşünmüyorum. şu an dediğinden anladığım, kocaman bir risk beni bekliyor, ki karakol ya da askerlik şubesinden bir yararda çıkmaz gibi.

aynı saçmalığı yaşadım. dikey geçiş yaptığım okul intibak yılını geçene kadar mânen öğrenci saymadığı için mi nedir göndermeyip beni kaçak durumuna düşürmüştü. sonra ne kadar dil döktüysem kaya kafalı okul sekreterine göndertememiştim. babamı gönderip askerlik şubesinden faksla talep ettirmiştim okuldan öğr. belgesini.
polisin jandarmanın ekranına her yerde gelir. ekran yoksa da telsizden isim kontolü yaptırıp alırlar nezarete. aman diyim

bi madde numarası vardı 66. maddemiydi neydi onndan faydanlanmak istediğini söylersen ve bakaya durumuna düşmediysen 2 ocağa gün veriyorlar askerlik için ama dönüşü yok karar aldırıyorsun kesni yapman lazım onun harici gbt diye bir olay var polis kimliğini sorguladığı zaman kabak gibi çıkıyosun ama yaka paça almazlar

Okul öğrenci belgesi yollamadığı için ertelenmemişse belgeleri götürüp durumu düzeltebilmeniz gerekir.

Belgelerinizle gidip yoklamanızı yaptırın.

Ben kağıt üzerinde bakaya iken yurt dışına çıkabilmiştim. Bildiğim kadarıyla hakkınızda bir yakalama emri yoksa çıkabiliyorsunuz.

Yoklama kacagi olduguna dair belge eger bugun geldiyse henuz hakkinizda henuz yakalama emri cikmamistir. Bu yuzden de 386 dx'in dedigi gibi belli bir sure(en az alti ay) yurtdisina cikisinda bir sorun olmaz ama gene de bu gibi durumlarda yapilacak en guzel sey bir tanidigin bagli olunan askerlik subesini aramasi ya da direkt gidip konusmasi. Eger derlerse "yakalama emri cikti", havaalaninda yakalarlar. Eger derlerse "su an yoklama kacagi, bekliyoruz ediyoruz" o zaman cikis yapilabilir. (bazi askerlik subeleri bilgi vermiyor olabilir, benim bagli oldugum askerlik subesi her turlu bilgiyi veriyordu, o kadarini bilemiyorum.)

170 milyon vereceksin, 2 hafta kadar sancılı bir bekleme sürecin de olacak.
schengen'den bağımsız bir olay bu arada

bir de sormayı unutmuşum üstte postayla başvurabilir miyiz ki aceba? kalkıp burdan bir de berlin'e gitmek için para vermeyelim.

@desdinove: schengen'den bağımsız olduğunu biliyorum, çarpıcı bir title olsun dedim film gibim:)

Buraya sorana kadar gidip iki dakikada Berlin'deki İngiltere Büyükelçiliği'nin sitesine baksanız aradığınız bütün yanıtları bulacaksınız.

zamanında (2006) bunu deneyen bir arkadaşa eğer ingilterede kalmayı düşündüğünüz süre schengen vizeniz bitiminden sonrasına denk geliyorsa size ingiltere vizesi veremeyiz demişti dusseldorf'taki ingiltere konsolosluğu.arkadaşımız ben sadece birkaç hafta dönüp gelcem dediyse de vize alamadı arkadaşı türkiyedeki ingiliz konsolosluğuna yönlendirdiler. bu da böyle bir tecrübemizdir, faydalı olabilir belki.

en temizi bilginin kaynagina inmek. gene de bildigim kadariyla soyliyim, postayla olmuyor, cunku parmak izlerini vermen gerekiyor. daha once verdiysen tekrar isterler mi bilmiyorum.

@386 dx: baktık efendim sitesine, o kadar araştırmadan iş yapan bir insan değilim. ve takdir edersin ki bu vize işlerinde belgeler o sitede yazanlar ile sınırlı olmuyor. zira almanya için vize alırken bile sitede olmayan, artı telefonda randevu aldığınız zaman da size iletilmeyen bazı belgeler çıkabiliyor. ve bunları yaşamış biri olarak da, almanya'da bulunup bu tecrübeyi yaşamış insanın daha faydalı olucağını düşündüğüm için buraya yazdım. hani çemkirmek yerine, cevap vermezsin olur biter.

@nickim neyim yok benim: haklısınız ben de duymuştum öyle bişiler. ama benim davetiye olayı felan olucak, belki o yüzden farkedebilir durum.

@sethi: parmak izini vermiştim pasaport alırken türkiye'de, onla bir ilgisi olabilir mi söylediğinin yoksa tamamen ingiliz konsolosluğu ile alakalı bir durum mu?

ingilizlere vermen gerekiyor parmak izlerini.

benim de anlayamadığım şekilde kendi içinde bir düzeni, bir algoritması var. kafadan sallanmıyor mesela. bazı web siteleri numaranın kafadan sallama mı, olabilecek bir numara mı olduğunu kontrol edebiliyorlar mesela. kişiye ait olup olmamasını demiyorum. "geçerli bit tc kimlik numarası değil" diyor mesela. demek ki kendi içinde bir düzeni var (birinci basamak artu ikinci basamak çarpı üçüncü basamak eşittir 4,5 ve 6. basamak gibi mesela).

rakamlarin bizim gorebildigimiz sekilde anlami yok. olsaydi ulusal guvenlik riski olustururdu. ornegin (atiyorum) rizelilerin son 2 hanesi 44 olsun. rizelilere gicik olan adamin teki 44le bitenleri kaziklayabilir veya ise almaz. vb vb...

bilgisayar algoritmasiyla ortaya cikiyor. bu algoritma da dogal olarak halka acik degil. ama hangi rakamlarin kesinlikle bir tc kimlik no olamayacagi tespit edilmis durumda, bununla ilgili sql kodlari mevcut.

yine de dikkat ederseniz görebildiğimiz şekilde bir anlamı var. benim nüfusa kayıtlı olduğum il ve ilçeden kayıtlı olan herkesin (kendi sülalemin ve hiçbir akrabalık bağımın olmadığı kişilerin) tc kimlik numarası 12 diye başlıyor. ben buradan ilk iki hanenin nüfusa kaytlı olunan yere göre tespit edildiğini düşünüyorum.

benimki de 12 ile basliyor, o cok bulunan bir cift. kibritsuyu; antalya merkez kutuklu degilsen hipotezin yanlis :)

evet çürüdü bu :)

kardesimin tc kimlik numarası ile benim numara arasında hıc bır benzerlık yok..

cilt no, aile no, sıra no, falan gibi şeylerde benzerlik var mı peki kardeşle? belki kardeş diğer cilde kaymıştır.

hayır bi yerden bi bağlantı bulabilir miyiz acaba diye merak ediyorum.

TC kimlik numarası tek sayı olamıyor diye biliyorum bunu çürütebilecek birileri var mı?

benimki 501'le başlıyor, kot misali.

@kibritsuyu
sıra no lar dısında hersey aynı kardesımle..ama tc kimlik numarasında tek rakam bile aynı degıl.gercı benım tc kımlık seri şeklinde :)

Benim TC kimlik numaram kardeşimin ve anneminkini andırıyor ilginç bir şekilde.
Bir de genelde çift sayı ile bitiyor bu numara gördüğüm kadarıyla.

sitelerin anlaması kolay önce çift mi diye bakıyor sonra bütün rakamları toplayıp mod10 yapıyordu galiba. işin gerçeği çok dandik bi algoritması var oturup üzerinde biraz düşünülse her bi olayı çözülür.

belki doğumyılı, doğduğu ay, gün gibi değişkenlere de bağlıdır algoritma?

e-6 daki atışalanı durağından yukarı yürüyün esenler iski'nin tam karşısı oraya giden otobüs numaraları ise 33 eminönü giyimkent olabilir bu hattın zaten lisenin önünde durağı var 33m mecidiyeköy giyimkent ile yine aynı durakta inebilirsiniz.

maps.google.co.uk

edit otobüs ile demişsin; 2 saat.

trenle gitmeyi de düşünün bence.

tesekkurler... dusuneyim;)

resmi işe kullanacaksanız noter onayı eskiden beri gerekiyordu diye biliyorum ben

1. soru - matbu kağıdın hiçbir açıklaması/mantığı yok, eğer noterin personeli değilse.
2. soru - her noter, her tercümanı onaylamaz. önceden tercümanın, diplomasını vs.'sini o notere götürmüş ve yemin zaptı imzalamış olması gereklidir. Hangi noter olacağını da, tercümanın bulunduğu semt veya çalıştığı firmanın bulunduğu semt belirler, herhangi bir öncelik/fark yoktur.
3. Noterler tercüme tasdiki için bir para alırlar. Bunun 3'ü 5'i normalde tercümana gidiyor olsa da, uygulamada pek böyle birşey olmaz.
4.'ü özel mesaj olarak ilettim.

Son not: Noter tasdiklemeden, yeminli tercümanın imzası geçerli olmaz.

interrail aldın, bu uçak ne demezler mi adama?
tatil planınızı kağıda dökün. böyleyken böyle, yunanistandan başlıyorum seyahate ordan şuraya şuraya gidiyorum, şurda da bitirip uçakla dönüyorum deyin. işte bu da dönüş uçak biletim diye gösterin. hesabınızda yeterli parayı gösterdikten ve ülkenize geri döneceğinizi taahhüt eden ekstra birkaç belge (maaş bordrosu olur, tapu olur, araba ruhsatı olur. bırakıp gidemeyeceğiniz herşey olur) sunduktan sonra paşa paşa verirler vizeyi. Interrail kaç gün sürecekse o kadar isteyin. 22günlükse, 40 isteyin. ne olur ne olmaz. Bir de vize başvuru formunda çoklu girişi işaretlemeniz gerekiyor.

çok teşekkürler, daha interrail bileti almadım da o yüzden yani, öylesine bi' uçak rezervasyonu olmaz mı?

Gidin derdinizi durumunuzu gerçek belgelerle doğru dürüst anlatın. Bir terslik yoksa vizenizi alırsınız. Yalan söylerseniz ve ortaya çıkarsa belki bir daha yıllarca vize alamazsınız. İş almayın başınıza yok yere.

hmm o zaman interrail biletini temin edip gitmem gerek? interrail biletimi rezerve edebileceğim bi' site var mıdır?

gençtur'u arayın isterseniz. benim bildiğim interrail ile en ilgili bilgili kurum onlar.

kesinlikle 386 dx'e katılıyorum. kafanızdaki bir çok sorunun yanıtları onlarda. www.genctur.com.tr

çok teşekkür ediyorum ilginize. ankara gardan bileti alıp ordan konsolosluğa gidicem galiba. şu an planım bu. hakikaten anlatiym olduğu gibi verirlerse verirler artık. work and travel'da sorun olmamıştı hiç ama öğrencilik bitti şimdi o yüzden biraz tereddütler aslında.

Otel rezervasyonlarınızın çıktılarını da götürün. Kredi kartı ekstresi falan da götürün. Tapu varsa onu da götürün. Ne varsa götürün.

tekrar selamlar. 6.30 gibi ankara'da olucam yarın sabah. interrail biletini alıp konsolosluğa gitmek için zamanım olur mu? ankara'yı pek bilmiyorum. şöyle şöyle yaparsan yetişirsin diyen çıkarsa sevinirim. bi' de
www.greekembassy.org.tr adresindeki schengen.pdf dosyasını indiremiyorum.
img522.imageshack.us
resimdeki gibi bi' yol görünüyo altta dosyayı bilgisayarımda arıyo. eğer indirebilen olursa bana yollarsa sevinirim.
teşekkür ederim şimdiden.

dosya inmiyor evet. önemli değil, o belge konsoloslukta vardır zaten. Gidince alır doldurursun. Tereddütsüz ve dürüst olmaya dikkat et. Eğer öğrenci değilsen ve çalışmıyorsan bir sürü soru sorarlar. Yeni mezun oldum, iş hayatına başlamadan önce hayalimi gerçekleştirip bu yolculuğa çıkmak istiyorum, ilerde hiç fırsatım olmayabilir diyebilirsin.

@neronas
çok teşekkürler ilgine. öğretmenim meb'de. bakalım belki burdan yırtarız : )

Schengen dışına çıkıp yeniden girecekseniz multi isteyin. istemekle de olmuyo, ama çok ısrar edin ve belge gösterin. Bana tamam deyip sonra single vermişti ... lar. sonra ben zagreb'e gidememiştim onlar yüzünden. öte yandan uçak/tren bileti olmadan vizeyi vermişlerdi başka bi sefer. ne yapacakları hiç belli olmuyor.

tam tarih, saat belliyse "biraz!" ugrasarak alinabilir "belki". degilse maalesef "kesin" hayir.

internet bankacılığında da görülebilir belki. bankadan bankaya değişir tabi geriye dönük ne kadar gösterebildikleri.

3 yıl çok eski bir tarih değil. elinizde dekont örneği varsa anında verebilirler. dekont yoksa da tarihi biliyorsanız olabilir yine. tutarı bilmekde işinizi kolaylaştırabilir.

ben geçen sene 15 gün gibi kısa bir tarih aralığında dekontumu arattırmıştım fakat saolsun görevli hanım on saat mırın kırın edip ona rağmen bulamamıştı. ziraat bankası,beylikdüzü şubesiydi. kadın da sarışın cadaloz bişeydi. oh söyledim rahatladım ...

üc yıl once bonus kartimla yaptigim alisverisi yaklasik tarih söyleyerek bulmus, faturasini da teknosa dan almistim. bankadaki arkadasin insafina kalmis diyebilirim.

3 yıl çok eski bir tarih, 2008 içinde bir tarih olsa kolay, işini iyi yapan biri belki tek seferde de verir ama üç yıl önceki dekontu kesinlikle şak diye çıkarıp bir günde veremezler, muhtemelen genel müdürlüğe faks çekeceklerdir, sonrası biraz şans, yine de bankadan bankaya hizmet hızı değişebilir.

Bankadan bankaya değişir. Şak diye de alabilirsiniz hiç de alamayabilirsiniz.

portekiz ve isviçre maçları torrentleech'te vardı. bunun da yakında düşeceğini tahmin ediyorum. torrentleech üyeliğiniz yoksa /msg eyleyin bana : )

edit: isviçre - portekiz düştü xvid olarak, bizimki de gelir birazdan.

Kısa özet için 101greatgoals.com ;)

cok tesekkur ettim siz guzel insanlara

www.kaydet.tv

turk torrent sitelerinde de var
www.bitturk.net vs